Köydeydim

Artık anladığınız üzere; uzun zamandır evimden kilometrecelerce uzakta, köydeydim. " Gidiyorum bütün aşklar yüreğimde" yazsını yazdıktan bir kaç saat sonra bizi otogara götürecek resmi hizmete mahsus araç kapıda belirdi. Araç belirmeden bir kaç dakika önce ise benkoşarak arkadaşın evine gidip, gitarı bilgsayara bağlamaya yarayan o küçük aleti almak için ter dökmüştüm. Soluklanmaya vakit kalmadan polis aracı (hep devlet bizi sömürecek değil arkadaş) evin önüne yanaştı ve yolculuğun ilk adımı başlamış oldu. Nedense birbirleri ile muhabbet etme hissi duyan annem ve görevli arkadaşlar, havadan sudan,  sineklerden zorlama bir konu açıp yolu tamamlaya çalışıyorlardı o sıra. Kardeşim ise bavulları otobüse kadar nasıl taşıyacağımızın derdindeydi. Neyseki devlet baba yardımımıza yetişmiş, telsizi göstererek otobüslerin giriş yaptığı kapıdan girip arabayı otobüsün içine kadar sokabilmiştik. İzmir otogarında camların arkasında otobüse doğru bakarken, bir şey fark ettik hemde kocaman bir şey. Yaklaşık 20 kadar bebe, bizim otobüse doğru yürütülüyolardı. Bilete tekrar tekrar bakıp bebelerin gittiği peronun bizimkilerle aynı olduğunu görmek insana büyük bir sıkıntının yanı sıra ter akabinde panik atak getiriyor, çaresizliği unutmamalı tabi.

Otobüs hakkında çimli kelebekli hayaller kurarken, ilk yazıda bahsettiğime yakın kalitede bir şey olması tahmin edersiniz ki beni sevinç göz yaşlarına boğdu. Yanıma oturan yirmibeşli yaşlarda, muhtemelen güvenlik mensubu kişi ise ciddi ciddi ağlıyordu. Acıdım. Tamam acıyor gibi yaptım. Mp3`ün en başında bulunan Among The Living albümüyle başladım yolculuğa, yapacak ekstra başka bir şeyde yok idi zaten. Saatler saatleri kovaladı hava karardı, servis yapıldı, yolcular uyumaya başlamıştı ki benim için günün kahramanı atıldı ortaya, çapraz önümde oturan yetmişli yaşlarda kır sakallı, kır saçlı dede. Bütün yol gaz çıkarma yeteneğine sahip bu süper kahramanın bir diğer özelliği ise annemin parfümünden başka koku aracının olmadığı otobüslerde yolcuların hayatını zehir etmekti. Derken ona bebekler katıldı. Zaten uyuyamıyacaktım tuz ve biber oldular. Mp3 dinlemenin yarattığı psikolojik baskı ise cabası. Her şarkının bitişinde "hay amk 5 dakika mı geçti şimdi bu yol bitmez" dedirtim tüyü dikti. Uyumadan 12 saat yolculuk geçti. Nihayet Niğde Terminalinde, dayım ve akrabaları bizi bekliyordu. Arabaya doğru yürürken, Minibüslerin gözünü yiyim atıvericez şimdi bavulları yandan ver elini köy cümlelerim kursağımda kaldı, arabanın yan kapısı çalışmıyordu. Ama çalışmalıydı o kadar yumruklamıştım. Sonun orda, işte orda, şurdaki işte lan, uzaktaki köy bizimdi, krallığımı kurup saatlerce uyuyabilirdim. Teyzemi almaya gitmek için fedekarlık yumurtasına layık görüldüm. Nevşehire gidip yerini bilmediğimiz otogardan (aslında ben televizyonda görmştüm ama GPS cihazımız bozulmuştu aksilik işte) uzun uğraşlar sonucu eve getirebildik. Teyzem kendi annesi yerine ilk olarak aynı köydeki kayınopederlerine uğramak isteyince, eve madalyamsız ve eli boş döndüm. Bunun verdiği sıkıntıyla arabaya doğru yürüyen annaenneme "Kızın yok, ben gelsem böyle beklemezsin dimi" dedim bir hışımla merdivenlerden çıkıp tv izlemeye başladımki, ayın sahnesi seçilecek sahneyi kaçırdım. Ben o sözleri söyledikten sonra anaannem kızının kazada öldüğünü sanıp ( Oha lan dedim ama içimden) fenalık geçirmiş, bunu gören yengem ise üstüne bir kova soğuk su dökmüş, tansiyonu bilmem kaçlara vuran ninem neredeyse ölüyormuş. Aldırmadım. En azından öyle gözüktüm.


                       D-Smart kumandası- test dolu çanta- test kitabı - iletişim kurduğum telefon- ve gitar


Kendi krallığımı kurmanın vakti gelmiş, bakıyorum geçmiş bile hayri. Götüm götüm kalabalıktan sıyrılıp aynı avlu duvarları içinde yer alan dayımların evine kendimi attım. Öyle bir atmaktı ki yaklaşık 25 gün sürdü. 25 günlük rutini özet geçiyorum; Sabah 08.30da kaldırıldım. Kahvaltı yaptıktan sonra avlunun ortasında yer alan binada herkesle birlikte bir süre oturup çay içtim. Krallığıma döndüm. Discovery Channel serisinden başlayıp, Küçük Sırlara kadar ne varsa izledim. Saat öğle olduğunda gitarımı alığ çalışmaya çalıştım. Öğle yemeğine  telefon ile çağrı yada "mEtaaaaaaaaaaa" şeklinde çağılıp tıka basa yedim. Geri dönüp test çözdüm. Kitap okudum ve tekrar televizyon izledim. Akşam yemeği. Daha sonra kuzenler tarlada değillerse oturup muhabbet dinledim. House başlayana kadar Evcilik Oyunu izleyip katıla katıla güldüm. House Reis izleyip uyudum.


Bunların haricinde çoğu zaman elimde sikindirik bir fotoğraf kamerası ile dışarlarda gezip. Beni gören çoğu kişiye göre otu boku çekiyordum. Bunların hepsini yaparkende yaklaşık bir deste insana mesaj çekiyordum. 2 haftada 2.000den fazla mesaj gönderdim. Çoğu zaman sıkılsamda, o kadarda kötü gitmiyordu. Ta ki shit out of me`nin mesajı bitene kadar. Yalnız, çaresiz, terkedilmiş hissettim kendimi diğer arkadaşlara mesaj atasım gelmedi. Boğazımda kaldı lokmalar, yutkunamadım. Ama o gittiği sırada aralarında ∂Ƙ∂∂Ɲ`nında bulunduğu bir ekiple, bütün yıl konuşabileceğimiz bir olay gerçekleştirdik, mesaj atarak. Olaya kendimizi o kadar kaptırmıştık ki Sibelle birbirimize "aşkım" ile başlayan mesajlar bile atmaya başlamıştık. Yaptıklarımıza mağruz kalan ve ele gelir bir uzak doğu sporcusu olan arkadaşımıza hala olayı anlatamadık tam anlamıyla. Yakında kısmetse düğünümüzede bekleriz. En kötü zamanlar ise babaannemlere uğradığımız zamanlar oldu ki 2 günde kendimi öldürmek isteyip, kuzenin ameliyat olmasını bahane ederek koşarak uzaklaştım krallığıma doğru.


                                                                       Yeşilli olanım


 Köyde olduğum sıralar, dedikodular hariç en unutulmaz olaylar bulunduğum düğünlerdi. Bu kadar açıktan pornografi içeren başka bir geleneğimiz olduğunu sanmıyorum varsa aydınlatın. Genellikle kadınlar ve kızlar oratada hedele hödele oynarken, şarkıcı ise " her yerini salalyarak gel " şarkısını dillendiriyor. Çoğunun üstünde giyilmiş vaziyette olan, yöresel kıyafetlerde bulunan uçkur ise en fenaları. Uçkur vücüdunuzun yanındaysa evli olduğunuz anlaşılıyor. Eğer arka tarafınızda ise kızsınız. Oynayanların çevresini çevirmiş, he desen kızların üstüne atlayacak isanların bulunduğu ortamda, açık davet olsa gerek bu. Götürüldüğüm düğünlerin ilkinde annemin gazabından kaçarken, ikincisinde babaannenin elini öpmeye götürülme maksadıyla kandırıldım. Babaannemim elini ve çevredeki onlarca büyüğün elini öptükten sonra, annem dğünün en ışık vuran ve yüksekte kalan kısmına bizi götürüp, kuzenin ve yanımda gelen Tanju abinin kız kardeşinin yanına oturttu.(Bir dakikaya onlar niye orda). Eve dönüş yolunda ise bana kız arandığının farkına vardım. Yavaş dedim, sert çıktım. Köylü kızı fantazim varken biraz şaçma bir serzeniş olsada ben yaptım oldu. Fantaziye gelirsek yoğun istek üzerine; bir kaç girişimim oldu ama köy yerinde recm ile öldürülmekten korktuğum için olsa gerek geri durdum. Çıkışmamın aksine dedeme beni evlendirmesi için direttiğimde oldu. Talip hazırdı; köyde milyon liralık tahıl alımı yapmış Bilmem neyin oğlu bilmemnenin kızı. Üstüne birde kızın adının öünde köyün en güzel kızı sıfatı olunca, çok yalvardım ama kalkıp isteyen olmadı. Sustum.


Sonunda dönüş yolundaydık. Burayı uzun uzun anlatmıyacam ama Afyon Cumhuriyet Tesislerinde kapının önünde saat 03.00 sularında gördüğüm, Tutku turizmin Yozgat, Ankara, Antalya seferinde bulunan, otobüsün orta kapısına yakın, ona göre otobüsün sağında, kolidor tarafında oturan, yanında mavi sıfır kollu birinin olduğu kızı arıyorum. Bu köy öz güvenime bir darbe daha vurmasa, üstüne bir de anamlarla birlikte olmamdan ötürü iletişeme geçemediğim kız, bu yazıyı okuyasa bana ulaşsın. Yada onu tanıyan gören. Yoksa bende Ben Aslı beni bul isimli bir video daha çerek seriye bağlıyacam. Saygılar efenim.

Son olarakta nacizane çektiğim fotoğrafları koyuyorum buraya:


























































































Devamı link yoksa çok uzayacak:



1 2  3  4  5  6  7  8  9 10 11  12  13  14  15  16  17  18  19  20  21  22  23  24  25  26  27  28   29   30  31   32  33



Zaman darlığından dolayı ekleyemediğim notlarıda yazmak istiyorum; Mesaj atan arkadaşlar olarak bahsettiğim Selen "Seli" , Ezgi" İzmir Güzeli", Ogun ve Hasana teşekkürü borç bilirim. Özelliklede Selen ve Ezgiye.(Yorumdan sonra yazdı demesinler diye belirtiyorum, sabah 5te kalkmam gerekti otobüse yetişmek için dolayısıyla erkek yatmam gerekti, fotoğrafları koymak çok zamanımı alınca böyle hızlı geçtim özürlerimi iletiriyorum)


Kendime Not: Yazılacak bir kaç sahne daha var onları unutma

This entry was posted by Sleepandbeer. Bookmark the permalink.

3 thoughts on “Köydeydim”

  1. o kız benim. şaka. nankör herif sana attığım mesajlara yazıklar olsun bi daha mesajımı okurken kör ol