Bir porsiyon peynir
Matbaada işimiz olması nedeniyle sürekli tost, yarım ekmek vb. şeyler yediğimiz mekanlardan sekip, matbaaya doğru yol aldık bu öğle arası. İşimizi halledip matbaanın yanındaki cafeye oturduk Seliyle. Biz gelene kadar siparişlerini vermiş olan arkadaşların gözlerindeki açlık bakışıyla ortaya yarım dana, ağzına elma sıkıştırılmış bütün domuz, içine leziz nohut taneler serpiştilmiş ağzınıza attığınızda derin zevkler yaşatan pirinç taneleriyle oluşturulmuş yemekler gelmesini bekliyordum kendimce. Çokta aç olmamanın verdiği rahatlıkla sadece çay söyleyip beklemeye, etrafıma bakınmaya başladığım sırada en aç bakan arkadaşın istedikleri geldi; önce bir sepet dolusu ekmek sonrada bir tabak dolusu siyah zeytin.
Canının çektiğini idda etsede başlarda sonradan parasının olmadığınıda itiraf etti. Zeytinleri ve ekmekleri gördükten sonra gayriciddi bir şekilde; peynirde söyle ekmeğine katık yapar yersin dememle birlikte garson yanımıza geldi ve;
Garson: Efem
Su: Peynir var mı acaba
G: Tulum, beyaz, kaşar?
S: Kaşar olsun. Ne kadar
G: İnce geniş bi tane 50krş
S: tamam öyle olsun
Hiçbirimiz "bir tane" kelimesine dikkat etmemişti halbuki az sonra olacakları tahmin etmeden.
Yanımızdaki yoldan geçen içinde atletli amelelerin doluştuğu minibüsün şokunu atlatmaya çalıştığım sıralarda garson ikinci kez geldi masaya doğru ve içinde kaşar olmasını beklediğimiz tabağı masaya gülerek bıraktı. Hepimizin kafasının tabağa dönmesiyle kahkahaların havada uçuşmaya başlaması bir oldu. Bir tane kelimesiyle gayet ciddi olan garson tabağın içine üst üste konulmuş 5 tane yarım iskambil kağıdı boyutunda kaşarı koymuş ve masaya getirmişti. Kaşar ve Suyla ilgili şakalar yapmaya başlasakta bir yerden sonra birşey bulamamaya başladık haliyle kaşarın boyutuna doğru orantılı şekilde.
O boyuttaki kaşarı arkadaşlarıyla paylaşma nezaketinde bile bulunan Su ise tahmin ettiğiniz üzere okula aç döndü.
Bu kısa hikayemizin ana fikri ise; liseli aç arkadaş.
Yorum Gönder